Son Zamanların Dünya Çapında En Popüler 30 Yabancı Dizisi (2. Muhteşem Liste)

01:45 | 0 yorum


Bu yazıya ulaştıysanız muhtemelen daha önce de sitemize uğramış ve ''Son Zamanların En İyi 20 Yabancı Dizisi'' konusunu yada ''Son Zamanların En İyi 50 Yabancı Filmi (Ayrıntılı İnceleme)'' konusunu okumuşsunuzdur. Tabi bu 2 yazının sitenin en popüler yazıları olduğunu da biliyorsunuzdur muhtemelen, maşallah milletimiz en iyiyi yine Google Amca'dan bulma peşinde ve Google Amca'da o en iyinin bizde olduğunu siz değerli kullanıcılara işaret etmekte! :)) Şu da bir gerçek ki bu hoş döngüden biz oldukça memnunuz ve sizlere daha da iyi hizmet edebilmek için çalışmaktayız; bu yazıda onların bir ürünü diyebiliriz.

Bu yazıyı yazarken özellikle önceki yazımızda bize ulaştırdığınız yorumlardan esinlendiğimi ve o yorumların fazlalığına göre araştırmalarımı arttırdığımı; aynı zamanda da sizlerin bazı yorumlarını dikkate alıp yeni yeni diziler keşfettiğimi belirtmeden edemeyeceğim. Özellikle fazlasıyla gelen ''Sırf Avrupa Dizileri esas alınmış, nerede diğer diziler?'' sorularına ve isyanına müthiş araştırmalarım ve sizleri kesinlikle tatmin edeceğini düşündüğüm birden çok ''Kore Dizisi'' ile de bu yazımda sizlerleyim. Yani bu yeni listedeki 30 dizinin en az 15 tanesi sizin önerdiğiniz ve benim yeni farkına vardığım dizilerden oluşacaktır kii bunları araştırıp gerçekten ne derecede kaliteli olduklarını da görmüş olduğumu bilmenizi isterim; kaliteli olmasalar ne siz yorum bırakırdınız ne de ben burada yayınlama gereği duyardım nasıl olsa.. ;)


Listeyi oluştururken kendi zevklerimi ve önceki yazıma gelen yorumları ön planda tutacağım için sıralamayı beğenmez veyahut görmeyip eklemek istediğiniz diziler olursa yazının sonunda bize yorum olarak bırakabilirsiniz. Zaten zamanla bu listeyi güncellemeye şuan yaptığım gibi devam edeceğim, bunda katkı sağlarsanız birçok kişi gibi bende memnun olurum :)

Şimdi tek tek 2000'li yılların en iyi 30 yabancı dizisine geçelim. Listeyi sondan başa doğru sıralayacağım, umarım ufakta olsa yardımım dokunabilir..

Listeyi oluştururken aldığım kıstaslar arasında şunlar bulunuyor:

- Türe yeni bir soluk getiriyor mu? (bu soluk kelimesini hep kullanmak istemişimdir)
- Karakter derinliği var mı?
- Olay örgüsü yalnızca bölümü değil,bütün bir hikayeyi kapsıyor mu?
- Sonraki bölümü iple çekiyor muyuz?

Listenin tamamen subjektif bir şekilde oluşturulduğu malumunuz. Ama yorumlarda kendi listenizi de paylaşmanızı isterim, böylece belki ben ve ziyaretçilerimiz de yeni dizilerle tanışmış olur...


30. The Greatest Love

Gülme garantili romantik komedimiz go ae jung ve dok go jinin tesadüfen bir benzincide karşılaşmalarıyla başlar ve bu tesadüfi görüşmeler silsilesi devam eder.

Aynı dok goyla olduğu gibi yoon pil jooyla tuhaf bir görüşmede bulunur ve 10 milyon değerinde milli hazine krizi baş gösterir. Kang serinin sunduğu izdivaç programına go ae jung ta yarışmacı olarak katılır ve mükemmel erkek yarışmacısı da yoon pil joo dur. Go ae jung farkında bile olmadan onun kalbinde yer etmiştir bile, ama bunun yanında dok go da kendisinin de anlam veremediği şekilde onu her gördüğünde kalbi dugın dugın atmakta. Kang seri de dok go dan hayır gelmeyeceğini bildiği için mükemmel erkek yoon pil joo ya sarkmaktadır.

Dok go jin ve go ae jung arasındaki çekişme; çok güzel ve çok heyecanlı.

İzleyici Yorumu: Bu dizi benim bütün kriterlerimi yıktı. Eskiden bir diziye başlarken yakışıklı uppa, güzel onni olmazsa olmazlarımdandı ama bu dizi ilk bölümden itibaren beni kendisine aşık etti ve dok go jin bütün çatlaklığına ve burnu büyüklüğüne rağmen en unutulmaz karakterim oldu. Normalde bu tip karakterleri sevmem ama onda öyle bir şey var ki büyülüyor adeta sizi. Nerden bakarsam bakayım the greatest love eşittir dok go jin bence. Dizide tek takıldığım nokta da sürekli paspal ve iğrenç giydirdikleri go ae jung :( İçimde hasret kaldı düzgün bir kıyafetle göremedim :))

Tecrübeyle sabit olup sizler için üşenmedim ve dok jo jin nasıl ve hangi şartlarda izlenir kılavuzu hazırladım :D

DOK GO JİN İZLEME KILAVUZU

1) Sakın ama sakın gece yarısı izlemeye kalkmayın çünkü;
 a. Kahkahalarınızı bastırmak adına ağzınızı yastığa kapatıp, nefessiz kalma riskiyle karşılaşabilir, beyninize oksijen gitmesine engel olur maazallah sakat dahi kalabilirsiniz.
 b. Hazırlıksız yakalandınız kahkahaları patlattınız bu durumda komşularınızın kapıya gelebilme olasılığı çok yüksektir.
 2) İzleyeceğiniz zaman rahat bir koltuk tercih edin. Çünkü kendinizi kaybedip sendeleme ve düşme olasılığınız çok yüksektir.
 3) Bu diziyi izledikten sonra the greatest love dan önce ve sonra diye romantik komedileri sınıflandırırsınız.
 4) Kendini beğenmişlik, kendini fazlaca önemseme gibi semptomlar baş gösterebilirsiniz.
 5) Bir toplum içinde otururken aklınıza dok go jin düşebilir ve yerli yersiz gülümseyebilir bunun sonucunda etrafınızdakiler üşüttüğünüzü düşünebilir.. :))

 Çiçek deyip geçmeyecek; kamelya ve açelya çiçeklerinin hikayesini öğrenecek, tavukları kışkışlamak isteyecek, patates görünce yemeye kıyamayacak, telefonunuzu şarj etmenin ne güzel bir şey olduğunu fark edecek, lunaparklarda top havuzu gördünüz mü içine dalmak isteyecek, yoldan geçen insanların yüzlerine hayali inek bıyığı çizecek, yap boz yaparken yoon pil joo yu hatırlayacak, arkadaşınız için fedakarlık yapıp yapmama arasında kalınca go ae jungu anımsayacak, kang seri nin saçını başını yolmak isteyeceksiniz. Tam tamına 3 defa baştan sona izlediğim keşke hiç bitmese dediğim , bir çok kişiye şiddetle tavsiye ettiğim mükemmellik akan bir yapımdır; The Greatest love. Umarım sizler de bu şanslılar grubundan olmaya hak kazananlardan olursunuz. Unutmayın Dok Go Jin bir tık kadar yakınınızda.. :))


29. Battlestar Galactica

''Tam anlamıyla bir bilim kurgu dizisi izlemek istiyorum'' diyorsanız eğer size Battlestar Galactica'yı öneririm. Karakterlerin çok iyi işlendiği dizide bilim kurgunun tadına sonuna kadar varıcaksınız. 4 sezon süren dizide güzel bir final yapıldı ve şimdilik dizi sona ermiş görünüyor..

Bilimkurgunun, dramanın ve aksiyonun heyecan verici karışımı, Battlestar Galactica!Çok sevilen sarsıcı dizi Battlestar Galactica, Komutan Adama rolüyle, göz kamaştırıcı Akademi Ödülü Adayı Edward James Olmos’un ve Battlestar üssünün başkanı rolüyle Mary McDonnall’in katılmasıyla yeni sezona müthiş bir şekilde geri dönüyor.

Hayatta kalan son insan ırkı, ait oldukları gerçek dünyayı aramaya devam ediyorlar. Evlerini yok eden bu yarıştan kaçan Battlestar Galactica insanları, hayatta kalmayı başarabilmek için zorlayıcı ve şok edici durumlarla mücadele etmeye devam ederlerken, Saylonlar Yeni Caprica’nın kontrolünü kaybedince Dünya’yı arama amaçlarından sapıyorlar.


28. My Girl

Dizi klasik yeşilçam hikayesiyle başlasa da ilerleyişiyle birçok Kore dizisinden bir adım önde yer alır. Şimdiye kadar izleyip de beğenmeyeni görmedim. Senaryosu, oyuncuları ,müzikleriyle o kadar güzel ki defalarca izlenilecek bir dizi..

Ana karekter Lee Da Hae'nin oynadığı Ju Yoo Rin karekteri. Yoo Rin nerde olursa uyuyabilecek, ne bulursa yiyebilecek, başını dertten kurtarmak için yalan söylemekte bir an bile tereddüt etmeyecek bir karekterdir. Aslıda tam bir yalancıdır.. :))

Kendi oluşturduğu yalanlar çemberinde Seol Gong Chan'la karşılaşır ve yalan çemberinin içine Gong Chan'ı da katarak bize bol eğlenceli, aşk dolu sahneler sunarlar beraber.

Son derece mesafeli, sert, soğuk, zengin, yakışıklı Seoul oteller zincirinin varisi Seol Gong Chan; Ju yoo Rin'in tabiriyle "sıkıcı" bir adamdır. Şanssızlığı(!) sebebiyle Ju Yoo Rin'le karşılaşır ve onun yalanlarına maruz kalır. Bir müddet sonra Yoo Rin'in yalanlarına alışan, onlara inanmayan Gong Chan Yoo Rin'i başka bir yalana kendi sürükler. Bu yalanla hayatları kesişir ve artık aynı evde 2 kuzen olarak yaşamaya başlarlar.

Ama ateşle barut yan yana durmaz!

İzledikten sonra Kore'ye gidip 63. binayı görmek, kış mevsiminde sürekli kar yağmasını isteyecek; yalan söylemeye farklı bir bakış acısından bakacaksınız.


27. South Park

Mutlaka bu başlık ile bu dizinin ne alakası var diyorsunuzdur.Doğru aslında bir çizgi dizi olduğu için bu konuda yazılması pek doğru olmayabilir ama dayanamayıp eklemek durumunda kaldım.Türkiye'de benzerlerinin yapılması gereken animasyon film.

Cem Yılmaz katıldığı bir televizyon programında, South Park tarzı animasyonların Türkiye'de bir türlü çekilmediğinden dem vuruyordu. Konuşmasının bir yerinde:

" Sorun ne? Para mı? Ben veririm ne kadar isterseniz!" diyerek sorunu farklı yerlere çekiyordu.Asıl sorunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz tabi (Sözde Özgür Medya).


26. The Simpsons

Hikaye anlatarak komedi yapan çizgi-dizi. Bu anlamda belli bir absürditeyi rutine bindirerek devam eden ve de kopukluklar yaşayan daha sonraki diğer popüler çizgi-dizilerden daha farklı. Family Guy, American Dad veya South Park da komikler evet, ancak karşılaştırma için The Simpson onlarla aynı kulvarda değil. Adı geçen bu üç çizgi diziyi birbiri ile karşılaştırabiliriz belki ancak The Simpsons daha farklı bir yere oturuyor. İçindeki popüler kültür ve sanat göndermeleri (twin peaks'ten 400 darbe'ye, thelma and louise'den the x-files'a, sid and nancy'den the shining'e varana değin bir sürü sinema-tv ürünü), vejetaryanlık, din sömürüsü, göçmen karşıtlığı, eşcinsellik, medyada tekelleşme gibi nice ciddi konuya getirdikleri naif yorumlar, The Simpson'ın orijinalliğine orijinallik katıyor. Dahası, The Simpsons, "disfunctional family" algısı ile de oynuyor; ev işlerinden bunalan bir ev kadınının kocasını aldatıp aldatmayacağı sorusunu sorarken basit bir tektipleme ile karakterlerini çözemeyeceğimizi gösteriyor. Aptal baba-akıllı kız arasında inanılmaz bir sevgi bağı kuruyor ya da. Yıllar geçse de yaşlanmayan/büyümeyen karakterleri her seferinde bir başlangıcı-garip ve alakasız bir gelişmesi (olaylar silsilesi) ve derli toplu bir sonu ile The Simpsons ciddi bir senaryo başarısı aynı zamanda.

The Simpsons'ın 20 sezonundan 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,18,19,20 sezonlarının tamamını en az ikişer kez izlemiş birisi olarak şunu rahatça sözleyebilirinm ki ilk sezonu vasat, ikinci sezonu vasatın üzerinde olmasına rağmen 3. sezondan itibaren her açıdan kalitesi inanılmaz bir seviyeye gelmiş ve bana göre 9. sezonda tavan yapmıştır. 3-12. sezonlar arası boş ya da vasat diyebileceğim tek bir bölüm bile yoktur. İnanılmaz bölümlere sahip 9. sezonu hayatım boyunca en fazla izlediğim görsel üründür ki her bölümü 10'dan fazla izlemişimdir rahat. DVD'lerinin mevcut olmamaması nedeniyle 12 ile 18. sezonlar arasını izleyememiş olmakla birlikte, tv'de yakaladığım kadarıyla izlediğim ara sezonlar tatsızdır, 18. sezon gelmiş geçmiş en kötü sezonlarından birisidir, nispeten başarılı olan 19. sezon'dan sonra gelen 20. sezon da 18. sezona benzer şekilde vasattır, bu sene başlayan 21. sezonun izlediğim ilk 3 bölümü ise The Simpsons tarihindeki bana göre en kötü bölümlerindendir, hemen her gün en az bir bölümünü sürekli izlediğim; on yıl daha devam etse dediğim çizgi dizidir The Simpsons.

Çocukluğumdan beri severek izlediğim bu diziyi yeninden baştan sona izleme heyecanındayım. Şu an elimde 24. ve 23. sezonları mevcut yavaş yavaş vaktim oldukça indirip izliyorum sırasıyla. Her bölümün ayrı bir tadı var. Adamlar yapmış. Ne Family Guy ne South Park bu animasyon diziyi geçer arkadaş. Yalnız bir konuda kararsız kaldım. Ben, 24. yani son bölümden başladım izlemeye, 23, 22, 21 şeklinde gitmeyi planlıyorum ama acaba ilk sezondan mı izlemeye başlasaydım diye de düşünmeden edemiyorum. Ama geçen hafta 25. sezon fox'ta gösterilmeye başladı. Ondan da geri kalmak istemiyorum. Ne yapsam bilemedim, yine de şu an sezon 24 bölüm 5'teyim. Herkese de şiddetle öneririm.. ;)


25. Heroes

Bu dizi yüzünden bunalıma girdim diyebilirim. Sen soktun sen çıkart Tanrım! Her gece yatarken ağlıyorum, benim süper gücüm ne Allah'ım; herkesin süper gücü var benim niye yok diye gözyaşlarımı yastığıma akıtıyorum. Öyle bunalıma soktu beni yani,varın gerisini siz düşünün..

Heroes, 25 Eylül 2006 tarihinde Amerikan NBC kanalında yayınlanmaya başlamış olan televizyon dizisidir. Dizinin ilk bölümü 14,3 milyon seyirci çekmiş ve NBC kanalında son beş yılın en fazla reyting alan dizisi olmuştur.

Dizi "sıradan insanlar" gibi olduğunu düşünürken, bir gün inanılmaz yeteneklerle uyanan insanların hikayesini anlatıyor. Japon bir bilgisayar yazılımcısı, zamanı ve mekanı yönlendirebildiğini keşfeder. New York'lu bir ressam, geleceği resmedebilmektedir. Liseli bir ponpon kız, hiçbir şekilde yara almadığını, bir anne, güçlü bir ikinci kişiliğe sahip olduğunu, bir polis memuru, başka insanların düşüncelerini okuyabildiğini keşfeder,başkan adayı bir kişi uçma yeteneğini keşfeder ve daha bir sürü süper güçlü olan insanlar.

Tüm bu insanların "insanlığı kurtarmak" adına yapmaları gereken görevleri vardır. Bu zor bir görevdir.


24. The Pacific

Savaşın ne kadar gereksiz ve insanlığa ne kadar zarar verdiğini anlatan kazansanız bile neler kaybettiğinizi gösteren dizi. Her bölümün başında gerçek operasyon görüntüleri ve ön sunum ile o günleri anlatmış bir kaç askerin yorumu ise diziye ayrı bir hava katmış, bence izlenmeye değer. En azından 2. Dünya Savaşı'nın arka sokağı gibi kalmış olan pasifik okyanusunda da savaşın ne kadar çetin geçtiğini anlatıyor..


23. Chuno

İlk başlarda hiç istemediğim, hatta annemle kardeşim ilk bölümün izleyeceği zaman (Uykum vardı) izlemeyip gidip yatmıştım. Ertesi gün kardeşim o kadar methettiki, iyi izleyim dedim. Daha ilk anda ilgimi çekti ve bırakamadım. O zaman altyazıları yeni çevriliyordu, sabırsızlıkla altyazının çıkmasını bekliyordum. Devamlı altyazı sayfasını yeniliyordum. Öğlen eve geldiğim zaman ilk altyazı sitesine girmeye başlamıştım. Çok sürükleyici ve güzeldi. Her bölümünü soluk soluğa heyecanla izleyeceğiniz ve pişman olmayacağınız bir dizi.

Konusu: Joseon Hanedanlığı döneminde (saray dizisi değil) Chuno (Chuno Ggun "olarak bilinir) köle avcılarının dünyasını anlatan bir drama.Köleler (Nobi olarak bilinir) köleliğin sisteminde doğmuş suçlu ve cezalandırılması gereken kişilerdir. Bir gün bir köle avcısı (Jang Hyuk) yanlışlıkla suçlandıktan sonra kölelerin arasına düşen bir nobinin yani kaçak bir kölenin(veliaht prens olduğu ve bir komploya kurban gittiği söyleniyor) (Oh Ji-ho) izini bulmak için görevlendirilir. Chuno kaçak köleyi ararken hizmetçi olan sevdiği kadın (Lee Da-hae) ıda bulmaya çalışır. Dizi bir aşk üçgeni içerisinde geçiyor.

Bu dizideki karakterleri neredeyse tek tek tanıtmak lâzım, her karakter özenle seçilmiş. Yeri gelecek ağlayacak göz yaşlarınıza engel olamayacaksınız. Yeri gelecek güleceksiniz, yeri gelecek hepsini haklı bulacaksınız. Herkesin kendine göre sebepleri var, peki suçlu kim?

Hepsinin isteği aynı, özgürlük. Özgürlük için savaşan insanlar, onların çok bir istekleri yok, sadece insan gibi yaşamak istiyorlar. Dizinin müzik seçimi ise mükemmel, dinlerken izlerken sizi sizden alacak.


22. Boys Over Flowers

Eğer bu diziyi izlemediyseniz, çok büyük bir eksiğe sahipsiniz demektir. Ve kesinlikle Güney Kore'nin en güzel dizilerini izledim demeyin..! İlkleriniz arasında olmalı bu dizi..!

Neden mi ; Öyle kendini beğenmiş bir adamın nasıl bu kadar sevdiğine inanamayacaksınız. Zengin olan insanların bile, geçmişlerinde yaralar olduğunu farkedeceksiniz. 'En büyük aşklar nefretle başlar' sözünün gerçeği yansıttığını anlayacaksınız. Böyle bir diziyi daha sonraya attığınızda pişman olacaksınız. F4'ü tanıma vaktinizin gelip geçmesine iyi ki izin vermediğinizi anlayacaksınız. Bu dizide hem ağlayıp hem güleceksiniz. OST'larını agzınızdan ve kulagınızdan uzaklaştıramayacaksınız.

Siz F4 ile tanıştınız mı? Peki ya ShinHwa Koleji'nin adını duydunuz mu? F4'e yanlış yaptıgınızda 'kırmızı kart' ile cezalandırılıp, okuldan attırılana kadar sizinle uğraşıldığını ve tüm okulun size karşı hale geldiğini bilmiyor musunuz..?

İzleyici Yorumu: Hayatımda hiç bir dizi de bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Tam 8 defa baştan izledim, 100 kere de izlesem bıkmam ve ilk izliyormuş gibi heyecanlanırım her defasında. Ben bu diziye aşığım aslında. Her saniyesine, her sahnesine. OST'larıyla, oyuncularıyla ve senaryosuyla O'nun kadar mükemmel başka bir dizi daha olduğunu bilmiyorum ve olacağınada inanmıyorum. Bu dizi benim 'miladım'. Bana kendini beğenmiş Gu Jun Pyo'yu ve mükemmel F4'ü getirdi. Bu yüzden O'na çok minnettarım. Hem ağladım, hem güldüm. Dizinin sonlarına doğru bitmesin diye ağladım, bittikten sonrada bitti diye. Hala etkisinden kurtulamadım. OST'larını hala dinlerim ve böyle mükemmel OST'lar yok hala dizilerde. Finali çoğu insan gibi beni de tatmin etmemiş olsa da diziyi kötüleyecek bi final değildi. Sadece birazcık aceleye gelmişti. Yeri çok başka, en başka, en derinlerde.


21. Tree With Deep Roots

Dikkat: Diziyi seyretmeye karar verenler dizinin ardından aynı kalitede başka yapımlar arayıp hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmaz.

Bu zamana kadar seyrettiğiniz dizileri ardında bırakacak ilk 3 sıralamasına girebilecek hiç tarihi dizi seyretmedim görüntü olarak da pek hoş gelmiyor diye düşünenler açılışı böyle kaliteli bir dizi ile yapsınlar dram 'mış' diye düşünenler düşünmeyin, açın ilk bölümü devamı gelecek ön yargıları kırılacak eminim :))

Tarihi dizi diye gözünüz korkmasın, 50 bölüm üstü değil 24 bölüm her bölümü müthiş kaliteli oyuncu ve senaryoyla hayran bırakacak nitelikte.. ;)


20. Düşlerimin Prensi

Evet! Çoğumuzun ilk göz ağrısı olan, adını duyduğumuzda, resmini gördüğümüzde yüzümüzde gülümseme oluşturan, Kore'den esen o romantik komedi rüzgârıyla buralara kadar getiren 'Düşlerimin Prensi' dizisinden bahsediyorum.

İlk göz ağrımı tanıtmak benim için onur verici ve duygulandıran bir duygu. Umarım dizimizi hakkıyla tanıtabilirim. Arkadaşımla beraber kanallarda zap yaparken değişik yüzler ilgimizi çekmiş ve TRT 1 de durmuştuk.

İzlediklerimizden bir şey anlamıyorduk. Hatta kişilerin kim olduğunu bile şaşırıyorduk.

Ama ağzımız kulaklarımızda merakla izlemiştik. O an ki duygularımı gerçekten anlatamam. Geceleri, gündüzleri hep aklımda Düşlerimin Prensi vardı. Yüzümde büyük bir sırıtışla evdekilere Düşlerimin Prensini anlatıp durmuştum.

İnternetimiz yoktu o zaman. Tanıdık birine gidip hemen dizimizi yazdığımı hatırlarım. TRT'nin tanıtımda 'Kore’den romantik komedi rüzgârı…' yazısını gördüğümde eriyip gitmiştim o an. Ve işte, bu zamana kadar gelebilmiş olmama sebep olan bir adımdı.

Belki bu diziyi izleme anımız, hep birbirimize yakın hikayelerdir. İzlemeyen var mıdır hiç bilmiyorum ama bu diziyi izlemelisiniz çünkü... Tarihi bir dizi izlerken eğlenmek, sıkılmadan vakit geçirmek istiyorsanız, yakışıklı prenslere hayransanız, efsane bir dizi arıyorsanız Düşlerimin Prensi tam size göre! Bu diziyi izlemeyen birine, hiç bir zaman çekik sever demem-diyemem!

Çok mu ağır oldu bilmiyorum ama benim bakış açım böyle.. :))


19. The Big Bang Theory

Bu diziyi anlatmama gerek var mı sizce? Ben olduğunuz hiç sanmıyorum! Dünya çapındaki dizi listemizde ilk 20'deki yerini fazlasıyla hakkeden, muhteşem bir komedi dizisi. Stf usul gereği konusu yazacağım fakat her şeyi boşverin ve boş zamanlarınızı muhakkak bu müthiş komedi ile değerlendirin..! ;)

Dizinin Konusu: En büyük zevkleri kuantum fiziğine kafa yormak olan üstün zekalı iki arkadaş, güzel bir kızla karşılaşınca ne yaparlar? The Big Bang Theory, işte o karşılaşma anında gerçekleşen büyük patlama ve sonrasını anlatan bir komedi dizisi.

Leonard ve Sheldon adlarındaki iki arkadaşın oturdukları apartmanda yan dairelerine yeni bir komşu taşınır. Adı Penny olan bu komşu güzeller güzeli bir sarışındır. Üstelik maceralı bir ilişkiden daha yeni sapasağlam ayakta çıkmıştır. Penny, zekaları gereğinden fazla ilerlemiş, ancak kızlar konusunda oldukça geri kalmış bu yeni iki komşusuna hayat hakkında öğretebileceği bir şeyleri olduğunu düşünmektedir. Yaşanacak olanlar da zaman içinde onun ne kadar haklı olduğunu gösterecektir.


18. The Mentalist

Dizinin konusu aslında oldukça bilindik; bir polis ekibi gizemli cinayetleri çözmeye çalışıyor. Tam olarak polis de denemez, FBI gibi bir şey ama daha yerel. :) Dizinin en önemli özelliği Simon Baker’ın canlandırdığı Patrick Jane karakteri. Patrick Jane’in doğaüstü güçleri olduğunu düşünüyor dizideki herkes, Türkçedeki deyimle medyum olduğunu. En iyi cevabı yine Jane veriyor; Medyum diye bir şey yoktur.

Patrick Jane’in yeteneği kesinlikle çok özel. Anlık detayları yakalayabiliyor, noktalar arasındaki bağlantıları çok iyi kurabiliyor, insanları çok kolay etkileyebiliyor ve gerektiğinde insanlarla akıl oyunları da oynayabiliyor. Her zaman ukala ama sevimli Patrick Jane. “Buradaki herkesten daha çok şey biliyorum” tavrı var ama bu konuda sizi sadece bir kere uyarıyor ve gerçeği görmemizi bekliyor.

Bölümler boyunca Patrick Jane’in farklı yönlerini izleme şansı buluyoruz. Çoğunlukla mutlu, ama toplumdan uzak, yalnız çalışmayı seven, kimseye güvenmeyen, her durumda espri yapabilen Jane, konu Red John olduğunda çok farklı bir karaktere dönüşüyor. Sınırları zorlamaktan çekinmiyor, yüzündeki ciddiyet, şok ve hüzün hepimizin dikkatini çekmiştik muhakkak. Böyle durumlarda mantıklı düşünceden uzaklaşabiliyor, soğukkanlılığını kaybediyor.

İzleyici Patrick Jane’e bağlanıyor ve onun tavırlarına hayranlık duyuyor, en azından ben duyuyorum. Şu anda izleyici için her açıdan çok iyi bir insan imajı çizilse de, biliyoruz ki Patrick Jane her şeyi zor yoldan öğrenmiş. Şimdi hiç inanmadığı medyumluk işini zamanında televizyonda yapmış ve bundan çok iyi de para kazanmış. Ancak sevdiği her şeyi kaybetmesine neden olan medyumluk konusu olunca Jane, aslında medyum diye bir şey olmadığını kanıtlamak için her şeyi yapıyor. Dizi de birçok defalar bahsi geçtiği üzere, aslında Jane olanlardan kendisini sorumlu tutuyor ve kendisini hayattan kopuk bir hayatla cezalandırıyor. 


17. Death Note

Japonya'daki anime çılgınlığını biliyorsunuzdur az çok. Çizim yapan bir arkadaşımla geçende anime hakkında konuştuk. Bana büyükler için çizgi diziler yapıldığını ve mükemmel olduklarını söylemişti. Tavsiyesi üzerine Death Note'a başladım.

37 bölümlük, her bölümü 20- 25 dakika olan süper bir dizi. Dizi diyorum çünkü bitirdikten sonra anladım ki bizim ekranlarda gösterilen çoğu yerli yabancı dizi "Death Note" yanında halt etmiş.

Sonradan araştırdım ki Death Note şu an dünyada gelmiş geçmiş en iyi çizgi dizi olarak kabul edilmekte. Hatta şu an google'da arama yaptığınızda bir sürü fan sitesi bulmaktasınız. Bu dizi o kadar çok beğenilmiş ki Japonya'da filmi bile çekilmiş.

Konusu özet olarak şu: Yagami Ligth adlı genç dünyadaki suçlar konusunda polisin yeterli olmadığını, suçluların aramızda her daim olduğunu ve dünyaya sağlam bir adalet sisteminin gelmesi gerektiğini düşünür.

Ona göre dünya artık çürük bir yerdir. Onu izleyen Ölüm Tanrısı "Ryuk", bilerek onun önüne Death Note'unu(ölüm defterini ) düşürür. Death Note'ta insanların nasıl öleceği ile ilgili kurallar vardır. Yagami Light haberleri izlerken, haberlerde gösterilen suçlu üzerine death Note'u kullanmaya karar verir ve defterin doğru olduğunu görür. Kendi adalet sistemini kurmaya karar verir. Kendisi defterle kibirli bir insan olur ve kendisini KIRA diye bir tanrı olarak tanımlar. FBI çok geç olmadan peşine düşer ve olaylar başlar.

Çok fazla yazamıyorum çünkü konular birbirine aşırı bağlantılı. Polisiye sevenlere şiddetle tavsiye ederim. Dizi resmen bir akıl oyunu ürünü..


16. The 24

Bu diziyi televizyonda şans eseri denk gelerek 1 bölümünün yarısı kadarını ilgimi çekerek izleme fırsatı buldum. Sonra internette araştırarak çok güzel yorumlar gördüm. Hiç dizi alışkanlığım yoktu ve House'a bile daha başlamamıştım :))

Yaklaşık 2 sene sonra bir dükkanda 8 sezonluk seti görerek boş zamanımda olduğundan aldım ve birinci sezondan başladım ;) Çok şanslıyımki ilk 4 saat ihtiyaç molası vermedim..

İstesemde veremezdim. Dizinin gerçek zamanlı olduğunu vurgulaması bile dizinin konusundan daha çok heyecan katmakta, sanki ara verdiğimde o süre içerisindeki yaşanacakları kaçırma psikolojisine eğildim :))

'Ayrıca dizideki başrol Kiefer Sutherland gibi karizma bir sese sahip ünlü bir aktörse onun bütün gününü kendinmiş gibi yaşamak çok eğlenceli ve yaşadığı dünyayla birlikte aksiyon dolu zamanlar geçirmek insanı oturduğu koltuğa yapıştırmaya yetiyor' derken ikinci sezona geçmişim bile.. :))

Yine Jack ile dünyayı kurtaracağıma hevesli başlamam gerekiyordu fakat, bir sezon izlediğim birinci sezon gibi ne kadar iyi olabilirdi ki be diye sıyırmadan önce 2'nci sezonun ilk saatinde işler çığırından çıktı ve bu sezonda alıp beni son sezonun finaline kadar muhteşem bir şekilde gerilimli, heyecanlı, aksiyonlu çok az komik ama mümkün olduğunca eğlenceli, duygusal ve bağımlı bir şekilde sürükledi...

Konu itibariyle ciddi bir kitleye sahip olabilicek bir yapıda hazırlanması ve dizi senaristlerinin olayları muhteşem bir şekilde kurgulaması ve profesyonel oyunculuğun son noktası demek bile yetmese de, izleyici kitlesine farklı gelebilecek bir başyapıttır.

Açıkçası bu diziyi izledikten sonra aksiyon filmlerinden keyif almamam dizinin dezavantajlarından birtanesi.. ;) İzleyecek olanlara tavsiyem İMDB'ye kayıt olup diziye oy verin devamı gelecektir. Kiefer çok yaşlanmış olsa bile oylarınız sayesinde entel dantel diziler yerine böyle dizilerin yüksek oy alması iyi dizilerin yapılmasına da katkıda bulunacaktır..


15. 49 Days

Böyle MÜKEMMEL bir dizinden mahrum kalmanızı istemem..

Okulum sebebiyle geç izlemek zorunda kaldığım ama bitirdiğim de ise arkasından ağlayıp, yas tuttuğum, 'Şimdi yerini hangi dizi doldurur?' diye düşünüp durduğum harika bir yapıt.

Efendim şimdi dizimizin konusu Ji Hyun adlı kızımız bir karışıklık sebebiyle ölüyor ve bu yüzden Ruh Bekçi'miz tarafından ona 49 gün veriliyor ve deniliyor ki. '49 gün içinde seni yürekten seven 3 kişiden yüzde yüz saf gözyaşı damlası toplamalısın. Ama bu 3 kişiyle kan bağın bulunmamalı. Bu iş için başka birisinin bedenini kullanmalısın ve yakınlarına kimliğini açık edemezsin. Yoksa süren sona erer.'

-Düşünsenize 3 damla yüzde yüz gözyaşı damlası toplamak zorundasınız? Çok kolay geliyor değil mi? Etrafınıda her şeyin olduğu gibi göründüğünü mü düşünüyorsunuz? Ya da herkes tarafından çok sevildiğinizi ? Ji Hyun'da böyle düşünüyordu ama..

Hala başlamadınız mı izlemeye? Durmayın hemen başlayın..! :))


14. Once Upon A Time

Şimdi 28 yaşında olan Emma Swan kendisine nasıl bakacağını biliyor çünkü bebekken terk edildiğinden beri o bunu zaten yapıyor ama onunda yıllar önce terk ettiği oğlu onu tekrar buluyor ve işte her şey burada değişmeye başlıyor. Henry şimdi 10 yaşında ve Emma’nın yardımına muhtaç. Çünkü Henry aslında Emma’nın alternatif bir dünyadan geldiğine ve Pamuk Prenses ve yakışıklı Prens’in kızı olduğunu inanıyor. Sahip olduğu masallar kitabına göre, onu Korkunç Cadı’nın lanetinden korumak için başka bir diyara göndermeleri gerekiyordu bu sayede cadı masallar ülkesinde kapana kısılmış, zamanda donmuş olacaktı ama tabi ki Emma bu hikâyenin bir kelimesine bile inanmamaktadır.

Emma bu küçük çocuğu alıp yaşadığı yer olan Storybrooke’a götürür fakat Henry’nin durumuna endişelendiğini için bir süre orda kalmaya karar verir. Orda geçirdiği zamanda Storybrooke’ta çok daha değişik şeyler döndüğünden şüphelenecektir. Orası sihrin unutulduğu ama gücünün de çok yakında hissedildiği, tüm masal karakterlerinin yaşadığı ama bir zamanlar kim olduklarını hatırlamadıkları bir yerdir. Tüm dünyaların geleceğe dair verecekleri bu epik savaşta Emma’nın kaderini kabullenmesi ve çalgınlar gibi savaşması gerekmektedir.


13. Merlin

Merlin, 20 Eylül 2008′de başlamış olan fantastik-drama türünde bir İngiliz televizyon dizisi. Dizi Kral Arthur efsanelerine ve gizemli büyücü Merlin’in Arthur bir prens iken başlamış olan ilişkilerine dayanır ancak efsanenin geleneksel versiyonlarından belirgin bir biçimde farklılık gösterir. İngiliz televizyon kanalı BBC One için Shine Limited adındaki bağımsız bir prodüksiyon şirketi tarafından çekilmiştir. Dizinin 2. sezonu 19 Eylül 2009′da başlamış, 19 Aralık 2009′da bitmiştir. 3. sezon yayını 9 Ocak 2011 de başladı. 4. sezon ise Türkiye’de 19 Şubat 2012 tarihinde başladı. Dizi Türkiye’de CNBC-e kanalında yayınlanmaktadır. Dizi 24 Aralık 2012′de sona ermiştir.

İngiliz yapımı bir dizi olan Merlin’de sihrin ve doğaüstü yaratıkların diyarı Camelot’ta ilerde önemli bir büyücü olacak Merlin’in gençlik yıllarını konu almaktadır. Kral Uther tarafından yönetilen Camelot Krallığı’nda büyücülerin sihir yapmalarının yasaklandığı bir dönemde, doğaüstü yeteneklere sahip Merlin adında genç bir adamın yolu ileride tahta geçecek Prens Arthur’la kesişir. İki genç adamın rekabetle başlayan tanışıklıkları kısa sürede dostluğa dönüşür. Dizide belirtildiği kadarıyla hem Camelot, hem de diğer krallıkların kaderinde büyük rol oynayacaklardır. Neden bitirildiği henüz açıklanmamıştır.

Merlin dizisinde Katie McGrath, Bradley James, Colin Morgan ve Angel Coulby gibi genç oyunculardan oluşan bir kadroya sahip. Merlin’de baş karakterlere eşlik eden iki önemli figürse tecrübeli ve yetkin oyuncular tarafından canlandırılıyor. Buffy the Vampire Slayer’da Avcı gözetmeni Giles rolünü oynamış Anthony Head Kral Uther’i canlandırırken, Merlin’e yol gösteren Büyük Ejderha’yı Oscar adayı aktör John Hurt seslendiriyor.


12. Legend of the Seeker

Terry Goodkind'in, The Sword of Truth adlı kitap serisinden uyarlanan yeni bir fantastik dizi. İki saatlik promosu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Dizi benim çok hoşuma gitti. Tabii arada bir kaç mantık hatası yok değil ama yine de efektler falan göze hoş geliyor ve oyuncular da fena değiller.

Konusundan biraz bahsedersek; Bir kahin ölüm döşeğinde, gelmiş geçmiş en kötücül insan olan Darken Rahl'ı öldürecek olan, gerçek bir Arayıcının doğacağı kehanetinde bulunur. Darken Rahl, adamlarını gönderip yeni doğan tüm çocukları öldürtse de gerçek Arayıcı olan çocuk, bir büyücü tarafından sınırın diğer tarafına kaçırılır. Arayıcı, aslında kim olduğunu bilmemektedir. 23 yıl sonra bir Confessor, büyücüye gelerek Arayıcı'yı bulmasında yardım etmesini ister... Sonrasında ise olaylar gelişir.

Bende biraz Harry Potter, biraz Yüzüklerin Efendisi, biraz ondan biraz bundan tadı bıraktı... 


11. House M.D

6 Sezondur bizi eğlendiren, bilgilendiren, heyecanlandıran zeki ve itici doktorumuzun hikayesi hala devam ediyor. Bu kadar çok bilgi edindiğimiz bir başka dizi bulmak zor. Kesinlikle zamanınız oldukça izlemenizi tavsiye ederim..

Gregory House New Jersey Princeton Plainsboro Hastanesinin tıbbi tanı bölümü başkanı bir doktordur. Kendini aşırı beğenmesi, insanları önemsememesi ve boşvermişlik gibi özelliklerine rağmen müthiş bir doktordur. Uzmanlık alanı bulaşıcı hastalıklardır (intaniye). Hiçkimsenin tanı koyamadığı hastalara tanı koyarak onların hayatlarını kurtarmaktadır ancak ekibindekilerin psikolojilerini de sürekli olarak bozmaktadır.

Hastanenin yöneticisi Lisa Cuddy onu sürekli gözlem altında tutmaya çalışmaktadır ve ondan asla vazgeçmemektedir çünkü en zor durumlarda hastaları kurtaran hep odur ama Dr. House yüzünden hastane sık sık dava edilmektedir.


10. Sherlock

Sherlock’u hiç böyle görmediniz! Sör Conan Doyle’un kahramanını günümüze taşıyan Sherlock'ta ünlü dedektif, modern teknolojiden yararlanan biri olarak karşımızda.

Sherlock Holmes günümüzde yaşasaydı, cinayet dosyalarını nasıl çözerdi? Üç bölümden oluşan film serisi Sherlock, ünlü dedektifi günümüze taşıyarak bu soruya cevap veriyor. Polise danışmanlık yapan bir kiralık dedektif olan Sherlock Holmes, izleyeceğimiz ilk bölümde John Watson ile tanışıp, tıpkı orijinal hikayedeki gibi Baker Sokağı'nda bir daire tutuyor. Birlikte ilk davaları zehirli bir hapla intihar etmiş gibi görünen üç kişinin cinayetinden kimin sorumlu olduğunu bulmaktır.

Eleştirmenlerce beğenilen modern Sherlock Holmes'ta The Other Boleyn Girl ve Atonement'taki rolleriyle tanınan Benedict Cumberbatch'i izliyoruz. Ortağı Watson'ı canlandıran Martin Freeman'i ise Love Actually ve The Hitchhiker's Guide to the Galaxy'deki başrollerinden hatırlayabilirsiniz.

BBC mini dizisi Sherlock ikinci sezonuyla izleyicilerin karşısında. Sherlock ile Watson rolünde Benedict Cumberbatch ile Martin Freeman yine hoş bir denge tutturmuş. İkinci sezonda yine Sherlock Holmes’un kısa hikaye ve romanlarından uyarlanmış üç bölüm var. Birincisi, A Scandal in Bohemia’dan yola çıkan A Scandal in Belgravia; ikincisi üstadın belki de en meşhur macerası olan The Hound of Baskerville; üçüncüsü de izleyenleri çok etkileyen The Reichenbach Fall. Eleştirmenlerce beğenilen modern Sherlock Holmes'ta The Other Boleyn Girl ve Atonement'taki rolleriyle tanınan Benedict Cumberbatch'i izliyoruz. Ortağı Watson'ı canlandıran Martin Freeman'ı ise Love Actually ve The Hitchhiker's Guide to the Galaxy'deki başrollerinden hatırlayabilirsiniz. Cumberbatch ile Freeman’ın adlarının yanında şimdi, sırasıyla Tinker Tailor Soldier Spy ve The Hobbit yazıyor. İlkini, Smiley’nin sağ kolu Peter Guillam, ikincisini de Bilbo Baggins olarak izleyeceğiz. Bu arada, ilk kez birinci sezonun The Great Game’inde izlediğimiz kötünün kötüsü Moriarty’de aktör Andrew Scott’a da (Saving Private Ryan) dikkatinizi çekeriz.


9. The Walking Dead

Green Mile ve Shawshank Redemption gibi efsane yapımlardan tanıdığımız Frank Darabont’un Robert Kirkman’ın aynı isimli çizgi romanından uyarlayarak yarattığı The Walking Dead, 2010’un Ekim ayında başladı ve 2011’de de şu ana kadar beş bölümü yayınlandı. Özet geçmek gerekirse dizide zombi felaketinden kurtulmayı başaran bir grup insanın hayatta kalma mücadelesini izliyoruz. The Walking Dead karakter gelişimine ve gerilime özen göstermesinden dolayı basit zombi filmlerinden ayrılıyor ve hatta klişe zombi anlarını bile farklı göstermeyi başarabiliyor.

Böyle çok karakterli dizilerin en büyük numaralarından biri izleyenin onca karakterden birinin yerine kendini koyma refleksidir. The Walking Dead şu ana kadar bende ve tahmin ediyorum ki daha birçok kişide bunu başaramadı ve izleyiciyi sadece bir “izleyici” olarak konumladı. Bu avantaj mıdır, değil midir ileride daha iyi anlaşılacaktır.

Bu arada bunu seven 28 Days Later’ı da sevdi.


8. How I Met Your Mother

Yaz gecelerini gülerek geçirmek isteyenlere tavsiyem ise kesinlikle 'How I Met Your Mother'. Her bölümünde izleyicileri kahkahaya boğan dizi sadece 20-22 dakika sürüyor. Süresi de kısa olduğundan tam yaza uygun bir dizi olduğunu düşünüyorum. Bu diziyi izledikten sonra diğer komedi dizlerinde gülmemeye başladım desem yalan olmaz. İlk 10'daki yerini kesinlikle hakediyor.

Dizi özetle, 2030 yılında Ted Mosby'nin eşi ile nasıl tanıştığını çocuklarına anlatmasını konu alır. Bob Saget'in seslendirmesiyle asıl karakteri Ted "Size annenizle nasıl tanıştığımı anlatacağım." der ve dizi 2005 yılına döner. Bays ve Thomas dizideki arkadaşlığı kendi arkadaşlıklarından yola çıkarak yazmışlardır. Buna göre Ted karakterinde daha çok Bays öne çıkarken Marshall ve Lily karakterleri ise Thomas ve eşinden esinlenilmiştir.


7. The OZ

Oswald Hapishanesi'ne hoş geldiniz...

Ama Oz adıyla da bilinen bu özel hapishaneye adım attığınzda, 'hoş bulduk' demek de biraz zorlanacaksınız; çünkü Oz'da sınır tanımayan, sert olaylara tanıklık edecek ve mahkûmlarla gardiyanların nasıl bir psikolojiye sahip olduklarını çok daha iyi anlayacaksınız...

Suçluları ıslah edebileceğini düşünen bir idealist olan Tim McManus (Kinney) tarafından yönetilen bu cezaevinin tüm sakinleri, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilimek için mücadele veriyor; çete üyeleri, eşcinseller, Latinler, Müslümanlar...

Kimi uyuşturucu ticareti ya da diğer gruplar üzerinde güç kazanabilmek için savaşıyor. Kimi paranın peşinde; kumar oynayarak ya da başka türlü dümenlerle paraya kavuşmaya çalışıyor. Bazı mahkûmlar ise sadece tahliye olabilecekleri günü görebilmek için hayatta kalmaya çalışıyor, hatta sadece yarını görebilmek için...


6. Fringe

Abrams isminin varlığı nedeniyle izlemeye başladığım doğrudur bu diziyi.İster istemez de hemen herkes gibi Lost ile ilişkilendirmeden duramıyor insan.Bu ilişkilendirme iki türlü oluyor, dizinin sonunu Lost'un başlangıcına mı bağlayacaklar ya da Lost'u anlattık size ve gördünüz; dünyada bazı aşmış bilimsel çalışmalar yapılıyor ve bunların çoğunun sonucu da alınmış ama dünya bundan bihaber olarak yaşıyor şeklinde.

Her ikisi de lost'u anlamaya biraz daha yardımcı oluyor, tabi ilişkilendirmeden izlemek başka sonuçlara götürebilir insanları. Diziye gelirsek, lost karakterleri ile bazı karakterleri de zorlama da olsa kişilik bakımından benzeştirmemek elde değil lakin bu işe şimdi girmeyeceğim.

Her geçen gün güzelleşen manyaklaşan ve "bütün dizilerden daha güzel bir hal almaya" başlayan fringe için söylenecek hiçbir lafım kalmadı izleyin! izleyin! diye bağırmaktan başka. Lost'un ve Dexter'ın yokluğunda ilk sezonunu bir çırpıda bitirdiğim, bölümler arası bağlantılar ile insanı düşünürken düşündüren "oha bu böyleydi bak şimdi böyleymiş o halde şu şöyle midir acep" leten, yeni sezonu hevesle beklenen dizi..


5. Lost

'Lost' dizisini heralde izlemeyen kalmadı bu yüzden pek bahsetmek istemiyorum ama izlemediyseniz eğer kesin izleyin. 5. sezonunda olan diziyi ilk bölümden itibaren sabırla izlemek gerekli.

Lost Sydney, Avustralya’dan Los Angeles’ a uçan ticari bir uçağın Güney Pasifik civarında düşmesiyle esrarengiz tropikal bir adada kazadan sağ kalan kimselerinin yaşamlarını anlatan Amerikan yapımı olan bir dizidir. Her bölüm tipik olarak, bir karakterin flashbacklerle geçmişiyle birlikte anlatılmaktadır. Dizinin yaratıcıları Damon Lindelof, J. J. Abrams ve Jeffrey Lieber’dır. Bölümler Oahu, Hawaii’de çekilmektedir. İlk bölüm olan Pilot bölümü 22 Eylül 2004′de yayına girmiştir. ABC Studios, Bad Robot Productions ve Grass Skirt Productions tarfından yapılan dizi Amerikan ABD’de ABC televizyonuda yayınlanıyor. Lost’un müziklerini Michael Giacchino besteledi. Büyük oyuncu kadrosu ve çekimlerin Hawaii’de yapılmasının maliyeti ile Lost en pahalı televizyon yapımlarından biridir.

ABC’de yayınlandığı ilk yılda bölüm başına 16 milyon izleyici ortalamasına ulaştı. 2005′te En İyi Drama Dizisi dalında Emmy, 2006′da En İyi Televizyon Draması dalında Altın Küre ve 2006′da En İyi Oyuncu Kadrosu dalında SAG Ödülü de dahil olmak üzere birçok ödülün sahibi oldu.


4. Dexter

İlk bölümden hastası olduğum süper dizi. Scrubs'ın jd'si seri katil olsa nasıl olurdu sorusunun cevabını veriyor sanırım bu dizi.Klasik seri katil psikolojisinden tüm belirtileri gösteren bir adamın hikayesi; evlat edinilmiş sorunlu çocuk,kadınlarla ilişki kuramamak,aşırı düzenlilik vs..

İnsan psikolojisini ciddi anlamda zorlayan bir dizidir kendileri.Nitekim benimkini de bozmuştur.Ne iyi ne kötü diye kafa karıştırmaktadır.Suçluyu öldürmek suç mudur? Nedir? gibi garip sorular sordukmaktadır.Psiko bir dizidir.Sanırım 6. sezonunda şuan kii 10. sezona kadar yolu açıktır ama yayında olması tartışma yaratır mı bilinmez tabi.Gene de ilgiyle izliyoruz ve izlemeye de devam edeceğiz.. :))

2 Altın Globe ödülü olan dizi listedeki yerinden daha iyilerini hak ediyor ama üst sıradakiler de epey iddialı tabi..


3. Supernatural

Bana göre fantastik diziler arasında 1 numaradır kendileri. Hali hazırda 9. sezonu çekilmekte olan ve bir önceki listemizde (izlememiş olmamdan kaynaklı) hiçbir şekilde listeye girememiş olmasının acısını şuan 3. sırada girerek çıkartmaktadır..!

Başrollerini Jensen Ackles (Dean) ve Jared Padalecki‘nin paylaştıkları Supernatural, iki kardeşin bütün ülkeyi gezerek kayıp olan babalarını araması üzerinedir. Kayıp babalarını ararken de doğaüstü güçlerle savaşmalarını konu eden bir dizidir.

Sam Winchester hukuk üzerine okuyan bir üniversite öğrencisidir. Abisi Dean‘nin tersine ailesinin geçmişinden kaçmaya çalışmaktadır. İki kardeşin babası çocukluklarından beri annelerini öldüren şeytani güçlerin peşindedir ve iki kardeşi intikam almasına yardım etmeleri için yetiştirmiştir. İki kardeş doğaüstü güçlerle savaşan iki avcı olarak büyütmüştür. Fakat Sam bu hayattan kaçmış, üniversiteye giderek kız arkadaşı Jessica ile mutlu bir gelecek planlamaktadır. Dean, Sam’in tersine babası ile kalıp avlanmasına yardım etmiştir.

Dean bir gece Sam’e kayıp olan babasını bulmasını yardım etmesini istemek için gitmiştir. Bu haftasonu gezisi Sam’in mutlu hayatındaki büyük bir trajediden sonra bir göreve dönüşmüştür.

 Şimdi bu iki kardeş bütün ülkeyi baştan sona gezerek babalarını aramaktadırlar ve birçok kültürdeki efsane olarak görülen yaratıklarla ve şeytanlarla savaşmaktadırlar, örneğin beyaz kadın, wendigo, uçak kazalarına neden olan hayalet gezginler, Bloody Mary, vampirler, iblisler ve daha birçokları…


2. Breaking Bad

Abimin önerisiyle izlemeye başladığım ve izledikçe bağlandığım bir dizi olur kendileri.Tabi tüm bölümleri izledim diyemem ama fırsat buldukça bayağı bir ilerlediğimi ve bu doğrultu da 2. sırayı fazlasıyla hakettiğini söyleyebilirim.. Efsane bir final yapan diziyi muhakkak izlemeniz gerektiğini 'ısrarla' vurgulayabilirim!!! Sıradan bir kimya öğretmeni olan Walter White’ın öleceğini öğrenince uyuşturucu üreticiliğine kadar uzanan özgürleşme deneyimi, çarpıcı bir kara mizaha dönüşüyor.

Doktor, hasta olduğunuzu ve yaşamak için iki seneniz kaldığını söyledi… Ne yapardınız? Dünyayı gezmek, sevdiklerinizle vakit geçirmek, asla cesaret edemediğiniz bir şeyi denemek… Tüm bunlar sizin için bir seçenek olabilir. Ancak Walter White için durum biraz farklı. The X-Files’ın yapımcısı Vince Gillian’ın imzasını taşıyan Breaking Bad, ölümle yüzleşen sıradan bir adamın sıradışı hikayesini anlatıyor. Walter, eşi ve engelli oğlu Jr. ile New Mexico’da tüm hayatını kurallara göre yaşayan kendi halinde bir kimya öğretmeniyken, ölümcül safhada akciğer kanseri olduğunu öğrenir.

Yaşamak için iki senesi kalmıştır. Bu haberle sarsılan White, hayatının denklemini değiştirir. Tüm günlük endişelerden ve toplumun dayattığı sınırlamalardan sıyrılarak yeni bir adama dönüşür… Kimya bilgilerini farklı bir neden için, uyuşturucu üretip satmak için kullanan bir adam. Amacı ölümünden sonra ailesinin geçinebilmesini sağlayacak parayı kazanmaktır. Ancak işler kontrolden çıkar.

Basit bir aile babasının uyuşturucu çetesinin elebaşına dönüşmesinin komik ama aynı zamanda duygu yüklü hikayesini kaçırmayın. Hele Malcolm in the Middle’ın babası Bryan Cranston, Emmy’ye aday gösterilen ve “Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazanan Walter rolünde hayatının performansını sunarken. 

Veee EFSANELER!!!


1. Game of Thrones

Son yılların tartışmasız en iyilerinden.Krallar,kraliçeler,prensler,havada uçuşan kılıçlar,iktidar savaşları ve politik kavgalar. Yayınlanan ilk bölümüyle insanı kendine hayran bıraktıran dizi.Eğer dizi ilk sezonu gibi kaliteli devam eder ve o muhteşem atmosferi yansıtabilmeyi sürdürebilirse televizyon tarihinin efsanelerinden olur..

Herhalde çekilmiş en epic atmosferli dizidir. Hd izlenince baya baya şölen yaşatıyor. Bu yüzden uzun aralar vereceğini tahmin etmek güç değil. Diyaloglar da iyi kotarılmış. Anlatılmak istenen dolaylı yoldan, izleyiciyi sıkmadan çarpıcı bir şekilde verilebiliyor.

Yazların yıllarca sürdüğü ve kışların da bir ömür geçmek bilmediği bir dünyada 7 krallığın öyküsünü anlatıyor. Ayrıca Ak gezenler isminde ölü insanların olduğunu ve ejderhaların hüküm sürdüğü bir dünyada geçtiğinide size belirtelim. Dizinin ilk sezonu inanılmaz güzel ve oyuncular çok kaliteli. Örneğin Yüzüklerin Efendisi filminde oynayan Sean Bean başrollerde oynuyor. İlk sezonun son bölümlerine doğru Sibel Kekilli de diziye dahil oluyor. Dizinin ilk sezonu bitti ve yeni sezon Nisan 2012 tarihinde çekilecek.


1. Spartacus Serisi

3 sezondan oluşan bu seride Gladyatörlerin inanılmaz dövüş sahnelerini izliyorsunuz.Bu diziyi 18 yaşı altındaki kişilerin izlemesi sakıncalıdır.Ayrıca aile ile izlenecek bir dizi değildir.İçerisinde çok fazla kan ve erotik sahneler bulunduran bir dizidir. Spartacus; son zamanlarda izlediğim en mütiş dizinin kahramanıdır. Afet bir hatuna sahip asi bir kişiliktir. Mükemmel ancak ne kadar aransa da bulunamayan Soundtrackleri vardır bu dizinin. 300 spartalı filmini sevenlerin mutlaka izlenmesi gereken dizidir.

Arenadaki kavga dövüşlerin güzelliği bir yana bir o kadar da sevişme sahnesi var. Ama anca bu kadar estetik savaşılabilir, anca bu kadar estetik sevişilebilirdi. Dizi her yönden + 18 ama eğer kan görmeye fazla dayanamıyorsanız bu sayı yükselebilirde. Uyarmadı demeyin..

Spartacus Sezonları:
1. Sezon : Spartacus: Blood and Sand
2. Sezon : Spartacus: Gods Of The Arena (Bu aslında eskiyi anlatıyor.İlk bu sezonu izleyebilirsiniz. Spartacus rolünde oynayan başrol oyuncusu öldüğü için böyle bir sezon geldi ve gladyatör okulunun nasıl yükseldiğini anlatıyor.)
3. Sezon : Spartacus: Vengeance

Özetle: Trakyalı bir asker olan Spartacus sürekli baskısı altında kaldıkları Roma Cumhuriyeti ile birlikte Getaelar’a karşı savaşmak için Roma ordusuna katılır. İlk çarpışmadan sonra Spartacus doğuya doğru çekilen Getae ordusunu takip etmek yerine Karadeniz’e gitme emri veren Gaius Claudius Glaber’a karşı gelir ve köyüne gitmeye karar verir. Köyüne yaklaştığında Getaelar’ın orayı mahvettiğini görür ancak karısı kurtulmuştur. Geceyi bir mağarada karısıyla geçiren Spartacus’u sabah Roma ordusu bulur. Glaber, Spartacus’u köle olarak alır ve karısını da Suriyeli bir tüccara satar. Spartacus daha sonra Ludus’a (Batiatus’un gladyatör okulu) girer ve karısını bulmak için savaşmaya başlar.


1. Prison Break

Sınav sürecinde bir türlü izleme fırsatı bulamadığım ve sınav maratonunun bitmesiyle ilk iş her gün düzenli olarak en az 5 bölüm izlediğim muhteşem ötesi dizidir kendileri! 3 günde 2. sezonun sonlarına yaklaştığımı ve her sezonunda 22 bölümden oluştuğunu belirtmek isterim.İzlemeyenler hemen izlemeye başlasınlar! 4 Sezonda biten muhteşem bir macera dizisi.

Her bölümde heyecan artarak devam ediyor. Kesinlikle ve kesinlikle izlenmesi gereken en iyi dizi. Macera sevenlerin zaten 'Prison Break' dizisinin tüm sezonlarını kaçırmadığını düşünüyorum. Eğer daha önce hiç izlemediyseniz sizlere ilk tavsiyem bugün 'Prison Break' dizisini izlemeye başlamanız. 4 sezon süren dizi yaz boyunca size yetecek hatta fazla bile gelecektir. Diziyi izlerken çoğu bölümde heyecan en yükseklere çıkıyor. Bu heyecan fırtınasında tüm sezonları belki 1-2 haftada bile bitirebilirsiniz..

Özetle; Michael Scofield isminde bir mühendisin haksız yere hapishaneye düşen kardeşini kurtarmak için yapmış olduğu çılgın planı anlatan muhteşem bir dizi. Michael Scofield abisini idamdan kurtarabilmek için tüm yasal yollara başvurmuştur ancak hiçbir umudun olmadığını anlaması fazla uzun sürmeyecektir. Tek çarenin kendisinin de aynı hapishaneye düşmesi ve abisini hapishaneden kaçırmak olduğunu düşünen Michael Scofield kararını artık vermiştir ve inanılmaz bir hapishane öyküsü böyle başlamış olur.

http://www.720phdfilmizle.com/

Anahtar Kelimeler: 2000li yılların en iyi dizileri, Son yılların en iyi yabancı dizi sıralaması, en güzel yabancı diziler, en iyi yabancı diziler, dünyada en çok izlenen yabancı diziler, son yılların en iyi filmleri, izlenmesi gereken yabancı diziler, son 5 yılın en iyi dizileri, Dünyadaki en iyi diziler listesi, en güzel kore dizileri, son 10 yılın en iyi yabancı dizi sıralaması, En Populer 30 yabancı dizi analizi

Kategori: , , ,

0 yorum